"azab" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "azab" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 214

SURE ADI AYET
Fussilet (27) İnkâr edenlere mutlaka şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsü ile cezalandıracağız.
Şura (44) Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. azabı gördüklerinde zâlimlerin, "Dünyaya dönmek için bir yol var mı?" dediklerini görürsün.
Zuhruf (48) Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.
Zuhruf (49) (Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz" dediler.
Zuhruf (50) Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.
Zuhruf (74) Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.
Duhan (12) İnsanlar, "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz" derler.
Duhan (15) Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski halinize döneceksiniz.
Duhan (48) "Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün."
Duhan (56) Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
Ahkaf (21) Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan Âd kavminin kardeşini (Hûd'u) hatırla. Hani Ahkâf'taki kavmini, "Ancak Allah'a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" diye uyarmıştı.
Ahkaf (24) O azabı vâdilerine doğru yayılan bir bulut olarak gördüklerinde, "Bu bize yağmur getiren bir buluttur" dediler. Hûd, "Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem dolu azabın bulunduğu bir rüzgârdır" dedi.
Ahkaf (34) İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün, "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar, "Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş" derler. Allah, "Öyle ise inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın!" der.
Ahkaf (35) (Ey Muhammed!) O halde yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helak edilir.
Fetih (16) Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: "Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba uğratır."
Fetih (17) Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır.
Fetih (25) Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah Mekke'ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık.
Kaf (26) "Allah ile beraber, başka bir ilah edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!"
Zariyat (14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): "azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur."
Zariyat (59) Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Sonraki Sayfa >